Paola Nutini, iskoc bir sarkici, yari italyan sanirsam. Cok guzel sarkilari var. Duygularini paramparca edebilir, icindeki acilari disari vurabilir. Ya da aradigin huzuru bulmani saglayabilir. En cok sevdigim sarkisinda diyor ki;

Yukselmek icin, Asktan yukari, Nefretten yukari, Hizlica aklimiz haline gelen bu demir gokyuzunde, Korkudan yukari ve ozgurlukten iceri

Kim yazar bu sozleri? Kim bu kadar guzel tanimlar hayat gayemizi.. Dinlemeniz icin sarkiyi asagiya birakiyor ve yazima devam ediyorum.

Bu sarkida en cok begendigim kisim ise Charlie Chaplin’in “The Great Dictator” filmindeki o muhtesem konusmasinin oldugu kisim. Buraya yazma geregi duymuyorum, dinlerken sozleri acin ve o muhtesem konusmayi dinleyin. Bizler makine degiliz, bizler guclu olmasi gerekeniz, bizler ozgurlugu ve guzelligi goreniz, yasayaniz. Bizler insaniz. Hata yapmamiz gerekli. Yoksa bir makineden ne farkimiz kalir?

Korkularimizi yendikce ozguruz. Bu kadar net. Korkularimizi yendikce ozguruz. Hayata tutunabilmek icin, genlerimizle bize miras kalan o korkulari, cekingenligi atmaliyiz. Atabildim mi? Hayir. Hala korkularimin cogu icimde bagiriyor, kafamin icinde isteklerim ve korkularimin amansiz savasi devam ediyor. Sigarami icerken veya yatagima uzandigimda, nefes alirken ve gokyuzunu izlerken korkularimin ve isteklerimin o amansiz, bitmek bilmeyen savasi devam ediyor ve bir sonraki kararirimi belirliyor.

Gencken pisman oldugumuz seylerle ilgili cok guzel bir soz okumustum. Diyordu ki “Torunlariniza anlatacaginiz anilariniz olmamasindan daha kotu olan birsey varsa o da anlatamayacaginiz anilarinizin olmamasidir.” Bu soz ustune cok dusundum. Cok basit bir anlatimla bu yaslarim icin aldigim en guzel nasihatti sanirim. Sirlarim yoksa beni ben yapan ne kalir geriye.. Torunlarima anlatamayacagim sirlarim ve yasanmisliklarim aslinda beni ben yapan. Onlara anlattiklarim zaten benim ozelimden cikmis olacak ve tecrube olarak onlara aktarilacak. Oysa sakladiklarim bu dunyadan silindigimde, hucrelerim topraga gubre olarak karistiginda benimle birlikte yok olacak. Iste sonsuzluga asil onlarla gidecegim. Sirlarimla.

Kisa bir sure once bir grup insanla tanistim. Once kendileri sonra insanlik icin birseyler yapmaya calisan bir grup akli basinda adam, butun gayeleri mutlak dogruya ulasmak, daha iyi bir insan olmak veya sadece insan olmak. Bunun icin bilgilerini, gorgulerini paylasiyorlar ve kolektivizmi olusturuyorlar. Sonra da beni dusunduruyorlar. Ben sadece insanim. Aptal olabilirim, kor olabilirim, yanlis dusunuyor olabilirim. Bunlarin hicbiri beni suclu yapmaz. Sansim yaver gider veya butun sanslarimi tuketirim. Genede yasamaya devam ederim. Sozlerini anlamiyorsaniz acip takip etmenizi onerdigim bugunun son sarkisinida asagiya birakiyorum. Unutmayalim, bizler sadece insaniz ve kusurluyuz.

Bourne serisini izlediniz mi hic? Kesinlikle oneririm. Bir ajanin tek basina dunyayi yikimdan kurtardigi serilerden degil “Bourne” serisi. Kim oldugunu bilmiyor Jason Bourne, gecmisini hatirlamiyor ama gecmisinden ona kalan bir miras oldugunu ve bu mirasin hic hos olmadigini biliyor. Youtube’da birseyler dinlerken (evet spotify’a bosuna para veriyorum) Bourne filmlerinin sonunda calan o muhtesem soundtrack’e, Extreme Ways’e denk geldim. Bir sarki bu kadar fazla ve bu kadar az duygu icerebilir, filmleri izleyen ve benimle ayni hisleri yasayanlar anlayacaktir, filmin sonunda Bourne kalabaliga karisirken calar bu guzel muzik.Dinleyin, belki su anda ki hislerimi de anlarsiniz…

Kim oldugunu bilmemek nasil bir sey acaba, nereden geldigin, hangi ailede buyudugun, genc iken ne haltlar yedigin.. Kimi sevdigin, hangi askin acisini yasadigin.. Bunlari bilmemek, bunlari hatirlamamak iyi mi gelir insana? Yoksa bir boslukta suzulup durur musun?

Zamaninda bir yerde okumustum, bir kitabi tamamen anlamak ve icsellestirmek icin yazarin o kitaba ayirdigi kadar vakit ayirmaniz gerekir diye. 3 sene mi? 3 sene. 5 sene mi? 5 sene. Kitabi okudugumuzu ve anladigimizi sandigimiz halde aslinda sadece ozeti goruyoruz. Yazarin aklindakileri aslinda ne kadar cozebiliyoruz ki? Biliyorum kimsenin bunun icin vakti yok, ama olsaydi da yapar miydik? Baska bir insanin icindeki karanlik dunyaya inebilir miydik? Bu kadar cesur kimse var mi burada? Hic sanmiyorum..

Cok yakin bir arkadasim yasadiklarimi bir kitaba dokmemi soylemisti. Ustumdeki duygu yukunden kurtulmami ve rahatlamami. O gun icin kesinlikle hakliydi. Bugun ise hakli degil. Duygularimi kaybettigimi hissediyorum. Bu “bir dha kimseyi sevemicem uhuhu” yakarisi degil. Duygularim beni yonetemiyor, mantigimin onune gecemiyor. Yillarca icten icten olmasini istedigim, olmasi icin cabaladigim sey buydu. Oldugunu hissettigimde ise umursamaz bir rahatsizlik hissetmeye basladim. Bugun o kitabi yazmaya baslasam yazabilecek bir sey bulamam. O duygulari bir daha yakalayamam. Duygularimin en son yogun oldugu gun 3 hafta once sali gecesiydi. Rakimi koydum, Yasmin Levy’den Firuze ile baslayip geceyi Onur Akin’dan Asi ve Mavi ile bitirdim. Zorla iki damla gozyasi dokebildim. Sabah bos siseyi gorene kadarsa aksam icip aglamaya calistigimi hatirlamadim. Bu muydu istedigim? Duygulari silmek, anilari unutmak, acisiyla tatliysa rengarenk hatiralari animsayamamak. Belki de buydu, sonunda basardigima gore.

Duygularin baskisini kaybetmesi baska bir sekilde daha etkiledi beni. Oyundan koptugumu gordum. Uzun suredir instagramda stalkladigim (bkz yeni turkce) hatun kisiyle karsilastigimda hic yanasamadim, ertesi gun instagramdan sacma sacma mesaj atip bir muhabbet oturamadan cevap vermeyi kestim (tabi hatun kisi muhabbete devam ediyodu gibi bisi cikmasin, 2-3 mesaj atildi toplamda) . Duygularim beni yonlendirirken boyle miydim? Kesinlikle hayir. Hatun kisiyi tavlayana ya da siktiri yiyene kadar oyun hakkinda ogrendigim ve tecrube ettigim herseyi uygulardim. Simdi sadece bosveriyorum. Neyseki bu bosvermislik hayatimin her asamasina yok. Okulumdur, ev arkadaslarimin (yuri ve mia) bakimidir, evin duzenidir gibi konularda hic olmadigim kadar dikkatliyim..

Bu kadar yazdiktan sonra konuyu bir yere baglamak gerek sanirim. Hayatimdan konustuktan sonra konuyu hayatim disinda nereye baglayabilirim ki? Referandum sacmaligina mi yoksa surekli abarti gelen faturalarima mi? Bence hic bir yere baglamayayim ve bitireyim.. Ama Yasmin Levy'den Firuze'yi dinleyin siz, unutmayin.

En son 24 Aralik 2015 tarihinde bloguma yazi girmisim. Bugun 14 Ocak 2017. 2016 yok bu blogda, hmm..

Nispeten guzel gecen koca bir sene birsey yazmamak ilginc, bu koca senede okul durumumu acayip derecede duzelttim, cok guzel bir iliski yasadim (ki tam olarak 1 sene surdu, basladigi ve bittigi ay ve gun ayni o derece yani), keyifli staj surecim, dolarin 3.80, euronun 4 olmasi, 15 temmuz, surekli bozulan camasir makinem, yeni laptobum, artik duzenli ve temiz evim.. bunlarin hepsi benim blogda son yazimi yazmamdan sonra oldu. Guzelim blog ise sabit kaldi. Sadik blog, hic oyle degisme ihtiyaci duymadi, benim degismemi dert etmedi, sifreyi unuttugumda yenisini mailime gonderdi. Canim blogum benim.

Dun guz doneminin son finaline girdim. Bir ders disinda (anladin sen beni..) gene guzel ve basarili gecti. Gece gunduz calismadim ama dersleride aksatmadim. Zaten mevzuda buymus. Devremden son arkadaslarimda bu donemle birlikte mezun oldu. Benim icin tatsiz oldu, 5 sene once beraber okula basladigim adamlar gitti ve ben hala burdayim. Bir nusubet bin nasihat iste..

Mezuniyete yaklastim genede, 2nin altinda olan ortalamami 2nin ustune cikardim, rahat bi nefes aldim. Bundan sonra da bir daha dusmez, sunun surasinda oturup sinavdan once calismam gereken 2 ders kalmis. Bir daha okul uzatir miyim?

Acikogretime basladim. Herkes isletme okuyor bende okuyayim dedim. Of yani, tam finaller bitmisken sabahin korunde sinava gitmek ne amk! Yarinda sinavlara gideyim ikinci donem birakacagim bu zimbirtiyi.

Klavye aldim, steelseries apex 350. Tatli klavye valla, bole renk renk pavyon gibi sipa. Ama ingilizce, ki bence daha iyi kod felan yazarken rahat oluyor, ğ ü ş ı ö ç harfleri olmadan da bir sey yazdigimda anlasiliyor. Siz farkettiniz mi butun yazinin bu harfler olmadan yazildigini? Sikinti su ki laptop klavyesi turkce, onu da ingilizce yapmak istemiyorum. Arada kafa karisiyor garip sekiller yazilar cikiyor.

Kediler bir yaslarina daha girdiler. Kac oldular acaba? 5, 6? Buyudu sipalar ve beni afakanlar basmaya basladi. 10 sene daha benimle olurlar mi acaba?

Tamamen tutune gectim. Millet e-sigaraya ben tutune. George Karalias kullaniyorum ve artik paket sigaralar midemi bulandiriyor. E-sigara da baslangic icin cok maliyetli geldi. Tutun iyidir ya birakana kadar boyle devam ederim ben.

Avrupa turu yaptim. 5 ulke gordum. Medeniyetten kasit neymis bir daha anladim. Sigara izmaritlerinin o kadar ulke icinde sadece Koln’deki Turk mahallesinde her yere atildigini gordum. Karsidan karsiya gecmeyince sana tesekkur eden soforleri gordum, oysa doner donmez daha esenlerde bir arabanin altinda kaliyordum..

kasap.me domainim hala [email protected] mailim haricinde tamamen kullanissiz. Ona da bisiler yapacagim ama bakalim.

Sevdim, sevdim ama olmadi. Okul konusunda yaptigim hatalarin sonucunun bir iliskimin bitmesi olacagini hic dusunemezdim. En azindan bitmesinde benim payim ve etkim okulumun bitmemesi oldu. Pismanliklar iste..

Din ve politikaya kafayi daha cok taktim. Cok dusundum, cok okudum. Cok yorum yaptim. Cogu yorumu sessizce yaptim. Seslendirecek yurek yoktu belkide. Bir gun seslendirmek isterim.

1 sene gecti be blog. Sen beni bos bos bekledin ve bir sene gecti. Bu aksam Mia kucagimda Yuri masamda yatarken, sicak cikolatami yudumlarken hislerimi, dusuncelerimi, deneyimlerimi yazdim bir daha. Senin sayende yazdim sevgili blog. Hadi iyi geceler.

10 gün önce bugün bloguma yazı girmişim. ben değil blog söylüyor. pek bişi yapmadım bu 10 günde aslında. şu bahsettiğim framework olayına da çok durmadım. hayatımda pek çok konuyu baya saldım hatta. ama çok önemli bir şey yaptım. dün spora başladım.

askeri liseden sonra bir daha spor yapmayacağım demiştim. yok güzel kardeşim öyle olmuyor o iş. sen öküz gibi ye, yat, ee? vücudumun şekli gerçekten bozuldu. bunun artık düzelmesi gerekiyordu. en yakın arkadaşlarımdan ikisi de düzenli spor yapıyorlar. katıldım keratalara. dün gittim ve ısınma haftama başladım. neredeyse 5 sene olmuş spor yapmayalı! 5 sene. ama özlediğim bir şey varmış, o da kas acısı. askeri lisede nefret ederdim zorla yaptırılan antremanlardan dolayı. şimdi ise antreman sırasında kaslarımda oluşan acı hoşuma gidiyor. feci şekilde hoşuma gidiyor.

ilk günün günahı olmaz derler. veya ben dedim. kaslarımı bu yeni spor durumuna alıştırmak için yaklaşık bir hafta antreman yapacağım. sonra göbeği eritmek ve üst vücudu biraz şekillendirmek üzerine çalışacağım. şu anda boyum 186, kilom 97, bel 108 cm, omuz 118 cm, kol ise 36 cm. hedefim yağ kaybedip kas yaratıp 85- kiloya inmek, beli 90cm altına indirmek, omuzu 125+ cm çıkarmak kollarımı da 40+cm çıkarmak.

bu işle ilgili ilk öğrendiğim şey vücut yapmanın tamamiyle para ile alakalı olduğu. paran varsa bir kere beslenmeni en düzgün şekilde sağlayabilirsin. zaten olay üç ana aşamadan oluşuyor. antreman, dinlenme, beslenme. üçünü de doğru şekilde yapmam yaza kadar istediğim ölçülere kavuşmamı sağlayacaktır. yazın biraz ara vereceğim yalnız önümüzdeki yıl devam edeceğim.3 ay spor yapıp bırakmak saçmalıktan başka bir şey değil.

beslenme ile ilgili en önemli mevzu bence alınan kalori ve protein miktarı. günlük 150+ gram protein almam gerekiyor. sadece tavuktan alacak olsam 600-700 gram tavuk ediyor. sadece yumurta beyazından almak istersem 30 yumurta ediyor. düzgün ayarlamak önemli. protein tozu almayacağım çünkü definasyondayım şu anda. yani diğer adı ile cut. 1-2 ay definasyonla gideceğim, sonrasında muhtemelen bir ay kadar bulk yapar bitiririm. yazdan sonra vücudumu iyi tanımış olacağım için onun planı o zamana.

sporla ilgili canımı sıkan bir mesele antremanlardan sonra yorgun olacak olmam. cinsel hayatımı bir süre olumsuz etkileyecek bu. gücüm kalmayacak çünkü eheh.

antreman ve beslenme programım düzene oturduğunda artık buradan yazarım neler olduğunu. hadi bakalım.

Startup Framework çıktığında iyi bi sükse yaptı. satışları sanırsam 10bin civarı bişi olmuştu. 250 dolarlık bi ürün için iyi para hani. bu startup framework denen olaydan sonra bir kaç hmtl/css bundle daha çıktı ortaya. bence mantık çok çok iyi. elementler var, sen görsel olarak tasarımını yapıyorsun, nerden hangi kodu alacağını biliyorsun, yapıştır, işin çoğu hazır. sonrasında eklenecekiçerik ve 3-5 ufak düzenleme kalıyor. mantık bu teoride kolay ama pratik öyle mi?

bu ürünü almayı çok düşündüm. elimde infinite scroll/one page site tarzı ürün/tanıtım sitesi isteyen müşteri olduğunda yapıştır geçle olayı çok basite indirger işlerimi çabuk bitirir ve daha hızlı para kazanırım. hehehuhauhahahah asdfsdf (kötü adam gülüşü)

düşününce baya mantıklı her şeyden önce. güzel hoş efektleri olan bir siteyi 500tlden aza yapmayacağım düşünülürse baya mantıklı. öncelikle startup framework bana çok pahalı geldi söyliyeyim. 250 dolar az para değil şimdi. bende alternatif bakınayım dedim. işlerini zaten takip ettiğim bir abi olan Carlos Alvarez (kim olduğunu siz bulun) Landing Sumo diye bi bundle hazırlamış. Wrapbootstrap’te 13 dolar mı neydi. bende anında aldım. içinden 20 kadar tema ile 3 bonus çıktı. yalnız temalar o kadar da kaliteli değiller. ki carlos abi aslında bir şeyler üreten bir insan değil. özellikle codrops makalelerini takip edip ordan çok fazla kod araklayan bir kişi. bende yapıyorum aynısını onun için bu konuda fazla bişi söylemeyeceğim. benim landing sumo’da yaşadığım hayal kırıklığı elementlerin parça parça kullanmak üzere hazırlanmamış olmasıydı. yani birinde beğendiğin header, diğerinde beğendiğin footer bi diğerinin content areaları arasında karışık çerez oluşturmak istiyorsan uğraşıyorsun. e ben zaten bunu internetten kod parçaları bulup kopyala/yapıştır yapabilirim neden bu kadar kasayım?

burada ufak bi hayal kırıklığı yaşadıktan sonra dedim yeter parası neyse verelim şu startup framework’e. özel hayatımda ki değişiklikler sonucu Avrupa yolculuğumu belirsiz bir tatile erteledim. biriktirdiğim para da kaldı elimde. aldım. iyi mi ettim? hayır. çünkü bu adamlar da ahım şahım bişi yapmamışlar. burada ki sorun da istediğin elementleri karıştırabilirsin ama büyük bir kod kalabalığı olşuyor. ki ben kod kalabalığından karmaşıklığından nefret ediyorum. daha basite indirgeyeyim dedim cıks. 100 elementi değil belki ama 20 tanesini sıfırdan kodlarım o sürede.

sonuç olarak bunlardan yana ağzım yandı memnun değilim. işleri gene kendim kodlaya kodlaya yapacağım. isteyen olursa bedava startup framework veya landing sumoyu mailler yollarım. buraya yorum bırakın, sonra bana maille felan ulaşın dosyaları size paslarım. ama startup framework’ün designer kısmını yollamayabilirim çünkü 700 mb civarı bişi oluyor o zaman.

şimdi bu bundle’lar da işin güzel yönünü ve kötü yönünü iyi gördüğümü düşünüyorum. niyetim yavaş yavaş uğraşarak kendim bir bundle oluşturmak. bunlardan çok daha esnek bir şey yapmayı düşünüyorum. zamanla göreceğiz nası bişi olacağını. ya da olmayacağını.

keyifli günler.