bu gece Mr. Nobody‘i izledim ki izlemez olaydım. beni düşündüren ve birbirleri ile derin bağlantılı olayları olan filmleri çok seviyorum. bu filmde bana aynısını verdi saolsun. şu anda filmin etkisindeyim. filmden birşey anlaşılmıyor denilmiş ki doğru birşey anlamıyorsunuz, ya da anladığınızı farketmiyorsunuz. filmin beni vurduğu noktalar o kadar çok ki hangisinden başlamalı hangisinden bahsetmeli bilmiyorum. zaman zaman duygusallığı da tutan bir insanım ki aylardır tutmuyor belki de duygusallığım. buna rağmen filmde bir kaç yerde neredeyse ağlayacak olduğumu farkettim. teşekkürler Mr. Nobody.
her seçimin bir sonucu olduğunu sanırım hepimiz biliyoruz. outcome dediğimiz bu sonuçlara katlanmak bazıları için zor olur, bazıları için olmaz. ama aslında katlandığımız şey seçimlerimizin sonuçları değildir. katlandığımız tek şey kendi gerçekliğimiz. değişken gerçeklik. kendi dünyamızda ulaştığımız sonuçlar bize yansıyor bundan başka hiçbir şey olamaz. buna inanıp yaşayan bir insanım zaten. bunu kadere inanan insanlar kaderle bağdaştırabilir, inanmayanlar bağdaştırmazlar. çünkü gerçeklik budur. gerçek olan kendimiz ve aynada yarattığımız yansımamız. geriye kalan bir dünya dolusu şey “bana göre kırıntılar” gözümüze çarpan detayların tam kendisi.
ne güzel ki zevk algılarımızın bizlere yansıttığı gerçeklikten kaçınımın oluşturduğu sahte bir dünyaya kalmıyoruz. herşeyin boş gelebileceği ama aslında gelmemesi gereken bir sigaranın dumanı gibi hem gerçek hem yalanız. sigaranın dumanı çıktıktan sonra bir daha asla sigaraya girmez. patates püresine karıştırdığımızda ketçap ile pürenin bir daha asla ayrılamayacak olması gibi. çünkü düzensizlik ben‘in doğasında var. düzensizliğe eğilim. ve ben olan evren, evren olan ise ben. veya sen. belki de Hallâc-ı Mansûr bunu farketmiş ama yanlış dönemde bunu yüksek sesle söyleme yanlışına düşmüştü. veya onu yaratan benim zihnimin yansımalarıydı.
iyi seneler.